Karlar erimeye başladığı ve koyunların ahırlardan çıkıştığı günler eriyen karların altından akan sular Özvatan’ın her tarafında tepelerin güney kısımlarında karların içinde boy gösterir karçiçekleri. Ve bir de hikayesi vardır.
Yıllar yıllar önce birbirini çok seven iki güzel çiçek varmış. Bunlardan erkek olan, sevgilisini o kadar çok seviyormuş ki, baharda açtıklarında onu diğer çiçeklerden her zaman kıskanıyormuş. Buna daha fazla dayanamayan erkek çiçek, baharda herkesin içinde açmak ve kalabalığın içinde kaybolmak yerine kışın dondurucu soğuğunda açarak, canından çok sevdiği sevgilisini daha çok görmeyi hayal etmiş.
Yine bahar gelmiş. Tüm çiçekler açmış ve toprağı yedi renge boyamış. Erkek çiçek kışın kurduğu hayallerini anlatmış sevgilisine. Dişi çiçekte sevgilisinin bu fikrini çok beğenmiş ve bir daha ki sefere hiç kimsenin açmaya cesaret edemediği dondurucu soğukta açmaya söz vermişler.
Bahar bitmiş yaz geçmiş ve kış gelmiş. Sevgilisine kavuşma hayalleri ile yerinde duramayan erkek çiçek, karın bir yorgan gibi kapladığı toprağı delerek yeryüzüne çıkmış. Bembeyaz karlar içende o renkleriyle göz kamaştıran sevgilisini aramış, aramış ama bulamamış. Ümidini yitiren çiçek bir süre sonra boynunu eğmiş ve soğuğun şiddetine daha fazla dayanamayarak hayatını kaybetmiş.
İşte o günden sonra aşkı için kışın dondurucu soğuğuna bile aldırmadan karların içinde açan çiçeğe karçiçeği ona sadık kalmayıp aldatan sevgiliye de HERCAİ denmiş. Hani karçiçeği göğe âşık olurda kaldırır ya başını karların altından, zemheri yüreğim derki eğer kardelen kadar cesaretin yoksa, Sakın âşık olma. Bu hikayeyi duydum o günden sonra karçiçeklerini toplamadım ama karçiçekleri nevruz çiçekleri kadar güzeldir.