KALAYCIK EFSANESİ
Efsanenin yaşandığı yer Anadolu’nun merkezinde. Kayserinin Özvatan ilçesinde yukarı Boğaziçi mahallesinde köyün güneyinde yer alan yüksek bir dağ olan Kalaycık dağında yaşanmıştır. On beş yaşlarında koyun güden genç bir çoban olan Elçibey gördüklerini köylüye anlatmış köylülerden hiçbiri anlatılanlara inanmamıştır. Gelin hep birlikte birde biz dinleyelim bu efsaneyi.
Sabah her gün erken saatte şafak vakti koyunlarını otlatmak için kalkan Elçibey koyunlarını önüne katıp koyunları gütmektedir.
O yıl ilk defa dağlarda yatan Elçibey doğa ana ile iç içe olmanın mutluluğu içindedir akşam ağıl da yatıp sabah erkenden uyanan Elçibey. Güneş henüz doğmadan şafak sökmeye yakın uyanır koyunları yemyeşil dağlara salıverir. Mevsim otların çok olduğu bahar zamanı aylardan nisan ayıdır.
Koyunlar yörede marmasa adıyla bilinen meşe ağaçlarının bol olduğu engebeli bir araziden derelerden geçip Kalaycık dağı istikametine doğru ilerlerken Elçibey ateş yakıp çayını demlemiş sabah kahvaltısını yapmış bir yandan koyunlarını izlerken bir yandan dağ suları ile kara çaydanlıkta demlediği çayını yudumlamaktadır.
Her şey işte o gün keyifle çayını içerken duyduğu bir ses bir efsanenin sesi olacağını bilemezdi bu gizemli olay ile gerçekleri öğrenmesi Elçibey’in tam otuz beş yılını alacaktı o yaz dönemi yaşadığı bu gizemli olayın yıllar sonra cevabını bulacağı aklından bile geçmemişti.
Tan yeri ağarıp güneş doğmaya yakın doğanın ev sahibi kuşlar ötmeye başlamıştır. Sabah şafak vaktinin sessizliği ancak bu güzel kuş sesleri ile güzelliğine güzellik katmıştı. Kayaların başında öten keklik sesleri sabahın sessizliğinde renk katıp karşı derelerden yankılanan keklik sesiyle ortama neşe katmış diğer kuşlarında ötmeye başlamasıyla ortalık şenlenmişti.
Elçibey büyük bir zevkle bir yandan bu güzel sabahın keyfini çıkartırken bir yandan keyifle kara çaydanlıkta demlediği çayını içmektedir. Elçibey’in en çok sevdiği zamandır tan yeri ağarıp ta güneş çıkana kadar olan zaman günün en çok keyifli anıdır şafak vakti.
Yine o güzel sabah vakti tan yeri ağarırken keyifli bir şekilde çayını içip koyunlarını izleyen Elçibey can kulağı ile keklik sesi ve diğer kuşların sesini dinlerken daha önce duymadığı bir ses duyar.
Bu ses bir insan sesidir yanık bir türkü sesi kalaycık dağının tepesinden gelmektedir Elçibey uzak olduğu için söylenen türkünün kelimelerini anlayamaz ama sabahın bu saatinde kalaycık dağının tepesine gelip türkü söyleyen kim diye merak eder…